Sarp
New member
“Ambulans çağırmak için hangi numarayı aramamız lazım?” sorusu, aslında daha derin bir mesele
Selam forumdaşlar,
Bugün çok temel görünen ama içinde büyük bir toplumsal anlam barındıran bir konudan konuşmak istiyorum: Ambulans çağırmak için hangi numarayı aramamız lazım?
Hepimiz biliyoruz, teknik olarak yanıt 112. Ama benim asıl ilgimi çeken şu: Bu basit bilgi, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından ne ifade ediyor? Bir toplumda kim, ne zaman, ne koşulda “yardım isteme hakkını” gerçekten kullanabiliyor? Kimin sesi duyuluyor, kimin sesi gecikiyor? Gelin bu soruların peşine birlikte düşelim.
112 sadece bir numara değil, bir erişim sınavı
Bir acil durumda “112”yi çevirmek basit görünür. Ama araştırmalar, özellikle dezavantajlı grupların acil yardım hattına ulaşmakta daha çok zorlandığını gösteriyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2023 verilerine göre, Türkiye’de acil yardım çağrılarının %64’ü erkekler tarafından yapılmış. Kadınlar çoğu durumda ya “rahatsız etmemek” için aramıyor ya da “yanlış anlaşılma” korkusuyla tereddüt ediyor.
Bu fark, sadece sağlıkla değil, toplumsal güven ilişkileriyle ilgilidir. Yani 112’ye ulaşmak, bir anlamda “toplumun bana yardım edeceğine inanıyorum” demektir. Bu inanç herkes için eşit değil.
Kadınların bakış açısı: Empati, sorumluluk ve görünmeyen yük
Kadınların bu konuda yaklaşımı genellikle daha insan odaklı. Forumlarda, sosyal medya gruplarında sıkça şu cümlelerle karşılaşıyoruz:
> “Komşum bayıldı ama önce çevredekilere sordum, arayayım mı diye. ‘Boşuna meşgul etme’ dediler.”
> “Ambulans gelirken komşular ‘sen mi aradın?’ diye hesap sordu.”
Bu örnekler, toplumsal baskının acil durum reflekslerini bile şekillendirdiğini gösteriyor. Kadınlar çoğu zaman sadece kendi canlarını değil, çevrelerindekilerin tepkilerini de hesaba katmak zorunda kalıyor.
Yani “112” aramak bile bazen duygusal cesaret gerektiriyor.
Kadınların empatik yapısı, onları başkalarının acısını fark etmeye daha yatkın kılıyor ama aynı empati, kendi ihtiyaçlarını geri plana atmalarına da neden olabiliyor.
Erkeklerin yaklaşımı: Çözüm, hız ve kontrol arayışı
Öte yandan erkekler bu tür durumlarda genellikle daha eylem odaklı davranıyor.
Bir erkek forumdaş şöyle yazmıştı:
> “Benim için mesele basit. Olay varsa ararsın. Gerekliyse gelirler, değilse dönerler. Tereddüt etmem.”
Bu yaklaşım, kontrol ve çözüm merkezli bir zihniyetin ürünü. Ancak bazen bu hız, duygusal boyutu gözden kaçırabiliyor. Örneğin, “önce ben hallederim” düşüncesiyle yardım çağrısının gecikmesi de sık görülüyor.
Yani erkekler genellikle “yardım çağıran” değil, “yardımı organize eden” rolünde hissediyor. Bu durum toplumsal cinsiyet normlarının bir yansıması: güçlü, panik yapmayan, “halleden” erkek imajı.
Her iki yaklaşımın da eksik ve güçlü yönleri var. Kadınların empatisi toplumsal dayanışmayı büyütüyor; erkeklerin çözüm odaklılığı kriz anlarında soğukkanlılık sağlıyor. Ama ikisi de birbirine karışmadığında sistem eksik kalıyor.
Çeşitlilik ve sosyal adalet penceresi: Kim arayabiliyor, kim ulaşabiliyor?
Acil hatlara erişim konusu sadece cinsiyet değil, çeşitlilik ve adalet meselesi de.
- Engelli bireyler: İşitme engelliler için 112 SMS uygulaması getirildi ama hala her bölgede aktif kullanılmıyor.
- Göçmenler ve mülteciler: Dil bariyeri nedeniyle ambulans çağırmakta tereddüt eden binlerce kişi var.
- LGBTİ+ bireyler: Bazı olaylarda sağlık personeli veya güvenlik güçlerinin önyargılı tutumuyla karşılaşıldığı rapor ediliyor. Bu da “acil hattı aramaktan çekinme”yi artırıyor.
- Kırsal bölgeler: Kapsama alanı, ulaşım süresi, kaynak yetersizliği. “Aradım ama geç geldi” cümlesi, bir kader değil, sistemsel adaletsizliktir.
Dolayısıyla “112’yi aramak” teknik olarak evrensel bir hak, ama pratikte eşit bir erişim hakkı değil.
Sayılar değil, hikâyeler konuşuyor
Bir sosyal araştırmada (Hacettepe Üniversitesi, 2022), acil sağlık hizmetleri deneyimleri incelenmiş. Kadınların %41’i “ambulansın gecikmesinden” çok “beni ciddiye almadılar” ifadesini kullanmış.
Bu, sistemsel bir dil meselesidir.
Ambulans sadece tekerlekli bir araç değil; kurumların insana değme biçimidir.
Bir erkek şöyle diyebilir:
> “Zamanında geldiler, işlerini yaptılar.”
> Ama bir kadın şunu diyebilir:
> “Soğuk davrandılar, sorularımı geçiştirdiler.”
Bu fark, sağlık hizmetinde empati ve iletişimin en az hız kadar hayati olduğunu gösteriyor.
Toplumsal cinsiyet rolleri acil durum reflekslerimizi bile şekillendiriyor
Acil durum anında bile toplumsal roller devreye giriyor.
- Erkek: “Ben hallederim.”
- Kadın: “Kimi arayayım, yanlış anlaşılır mıyım?”
- Yaşlı: “Gençleri rahatsız etmeyeyim.”
- Genç: “Beni dinlerler mi?”
Oysa acil sağlık hattı, kimsenin statüsüne, cinsiyetine, diline, vatandaşlık durumuna göre farklı işlememeli.
Ama gerçek şu: Yardım istemek, kültürel olarak “zayıflık” olarak kodlandığı sürece, bazı insanlar ambulans numarasını bilse de aramayı göze alamıyor.
112’nin ötesinde: Dayanışma refleksi
Bazı ülkelerde acil yardım eğitimi sadece “hangi numarayı arayacağınız”la sınırlı değil; yardım kültürünü de öğretiyor.
İsveç’te ilkokul öğrencileri “acil durumda nasıl davranılır” dersinde sadece numarayı değil, empati ve ekip çalışmasını da öğreniyor.
Türkiye’de de bu yönde küçük ama umut verici adımlar var: okul seminerleri, gönüllü ilk yardım kursları, gençlik merkezlerinde kriz iletişimi eğitimleri.
Çünkü asıl mesele sadece 112’yi bilmek değil; o numarayı aramaya cesaret etmek.
Cinsiyetler arası denge: Analitik zeka + duygusal farkındalık
Bu konunun çözümünde iki yaklaşım birleşmeli:
- Erkeklerin analitik, çözüm odaklı bakışı: Sistemleri optimize eden, eğitimleri standardize eden, erişim süresini azaltan teknik akıl.
- Kadınların empatik, topluluk merkezli bakışı: İnsan hikâyelerini gören, iletişimi yumuşatan, güven duygusunu yeniden inşa eden duygusal akıl.
Bunlar birleştiğinde, 112 sadece bir numara değil, adaletin sesi haline gelir. Çünkü adalet, “herkesin yardım isteyebildiği bir toplum”la başlar.
Şimdi söz sizde forumdaşlar
- Siz hiç “aramalı mıyım, yoksa beklemeli miyim?” diye düşündünüz mü?
- Ambulans çağırırken veya çağrıldıktan sonra hissettiğiniz güven düzeyi neydi?
- Sizce kadınlar neden daha fazla çekiniyor, erkekler neden bazen geç kalıyor?
- 112 sistemini toplumsal adalet açısından nasıl geliştirebiliriz?
- Engelli, göçmen, LGBTİ+ bireyler için erişim nasıl eşitlenebilir?
Yorumlarınızı merak ediyorum. Çünkü bazen bir numarayı değil, birbirimizi aramayı öğrenmemiz gerekiyor.
Ve belki de gerçek “acil yardım”, tam da orada başlıyor.
Selam forumdaşlar,
Bugün çok temel görünen ama içinde büyük bir toplumsal anlam barındıran bir konudan konuşmak istiyorum: Ambulans çağırmak için hangi numarayı aramamız lazım?
Hepimiz biliyoruz, teknik olarak yanıt 112. Ama benim asıl ilgimi çeken şu: Bu basit bilgi, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından ne ifade ediyor? Bir toplumda kim, ne zaman, ne koşulda “yardım isteme hakkını” gerçekten kullanabiliyor? Kimin sesi duyuluyor, kimin sesi gecikiyor? Gelin bu soruların peşine birlikte düşelim.
112 sadece bir numara değil, bir erişim sınavı
Bir acil durumda “112”yi çevirmek basit görünür. Ama araştırmalar, özellikle dezavantajlı grupların acil yardım hattına ulaşmakta daha çok zorlandığını gösteriyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2023 verilerine göre, Türkiye’de acil yardım çağrılarının %64’ü erkekler tarafından yapılmış. Kadınlar çoğu durumda ya “rahatsız etmemek” için aramıyor ya da “yanlış anlaşılma” korkusuyla tereddüt ediyor.
Bu fark, sadece sağlıkla değil, toplumsal güven ilişkileriyle ilgilidir. Yani 112’ye ulaşmak, bir anlamda “toplumun bana yardım edeceğine inanıyorum” demektir. Bu inanç herkes için eşit değil.
Kadınların bakış açısı: Empati, sorumluluk ve görünmeyen yük
Kadınların bu konuda yaklaşımı genellikle daha insan odaklı. Forumlarda, sosyal medya gruplarında sıkça şu cümlelerle karşılaşıyoruz:
> “Komşum bayıldı ama önce çevredekilere sordum, arayayım mı diye. ‘Boşuna meşgul etme’ dediler.”
> “Ambulans gelirken komşular ‘sen mi aradın?’ diye hesap sordu.”
Bu örnekler, toplumsal baskının acil durum reflekslerini bile şekillendirdiğini gösteriyor. Kadınlar çoğu zaman sadece kendi canlarını değil, çevrelerindekilerin tepkilerini de hesaba katmak zorunda kalıyor.
Yani “112” aramak bile bazen duygusal cesaret gerektiriyor.
Kadınların empatik yapısı, onları başkalarının acısını fark etmeye daha yatkın kılıyor ama aynı empati, kendi ihtiyaçlarını geri plana atmalarına da neden olabiliyor.
Erkeklerin yaklaşımı: Çözüm, hız ve kontrol arayışı
Öte yandan erkekler bu tür durumlarda genellikle daha eylem odaklı davranıyor.
Bir erkek forumdaş şöyle yazmıştı:
> “Benim için mesele basit. Olay varsa ararsın. Gerekliyse gelirler, değilse dönerler. Tereddüt etmem.”
Bu yaklaşım, kontrol ve çözüm merkezli bir zihniyetin ürünü. Ancak bazen bu hız, duygusal boyutu gözden kaçırabiliyor. Örneğin, “önce ben hallederim” düşüncesiyle yardım çağrısının gecikmesi de sık görülüyor.
Yani erkekler genellikle “yardım çağıran” değil, “yardımı organize eden” rolünde hissediyor. Bu durum toplumsal cinsiyet normlarının bir yansıması: güçlü, panik yapmayan, “halleden” erkek imajı.
Her iki yaklaşımın da eksik ve güçlü yönleri var. Kadınların empatisi toplumsal dayanışmayı büyütüyor; erkeklerin çözüm odaklılığı kriz anlarında soğukkanlılık sağlıyor. Ama ikisi de birbirine karışmadığında sistem eksik kalıyor.
Çeşitlilik ve sosyal adalet penceresi: Kim arayabiliyor, kim ulaşabiliyor?
Acil hatlara erişim konusu sadece cinsiyet değil, çeşitlilik ve adalet meselesi de.
- Engelli bireyler: İşitme engelliler için 112 SMS uygulaması getirildi ama hala her bölgede aktif kullanılmıyor.
- Göçmenler ve mülteciler: Dil bariyeri nedeniyle ambulans çağırmakta tereddüt eden binlerce kişi var.
- LGBTİ+ bireyler: Bazı olaylarda sağlık personeli veya güvenlik güçlerinin önyargılı tutumuyla karşılaşıldığı rapor ediliyor. Bu da “acil hattı aramaktan çekinme”yi artırıyor.
- Kırsal bölgeler: Kapsama alanı, ulaşım süresi, kaynak yetersizliği. “Aradım ama geç geldi” cümlesi, bir kader değil, sistemsel adaletsizliktir.
Dolayısıyla “112’yi aramak” teknik olarak evrensel bir hak, ama pratikte eşit bir erişim hakkı değil.
Sayılar değil, hikâyeler konuşuyor
Bir sosyal araştırmada (Hacettepe Üniversitesi, 2022), acil sağlık hizmetleri deneyimleri incelenmiş. Kadınların %41’i “ambulansın gecikmesinden” çok “beni ciddiye almadılar” ifadesini kullanmış.
Bu, sistemsel bir dil meselesidir.
Ambulans sadece tekerlekli bir araç değil; kurumların insana değme biçimidir.
Bir erkek şöyle diyebilir:
> “Zamanında geldiler, işlerini yaptılar.”
> Ama bir kadın şunu diyebilir:
> “Soğuk davrandılar, sorularımı geçiştirdiler.”
Bu fark, sağlık hizmetinde empati ve iletişimin en az hız kadar hayati olduğunu gösteriyor.
Toplumsal cinsiyet rolleri acil durum reflekslerimizi bile şekillendiriyor
Acil durum anında bile toplumsal roller devreye giriyor.
- Erkek: “Ben hallederim.”
- Kadın: “Kimi arayayım, yanlış anlaşılır mıyım?”
- Yaşlı: “Gençleri rahatsız etmeyeyim.”
- Genç: “Beni dinlerler mi?”
Oysa acil sağlık hattı, kimsenin statüsüne, cinsiyetine, diline, vatandaşlık durumuna göre farklı işlememeli.
Ama gerçek şu: Yardım istemek, kültürel olarak “zayıflık” olarak kodlandığı sürece, bazı insanlar ambulans numarasını bilse de aramayı göze alamıyor.
112’nin ötesinde: Dayanışma refleksi
Bazı ülkelerde acil yardım eğitimi sadece “hangi numarayı arayacağınız”la sınırlı değil; yardım kültürünü de öğretiyor.
İsveç’te ilkokul öğrencileri “acil durumda nasıl davranılır” dersinde sadece numarayı değil, empati ve ekip çalışmasını da öğreniyor.
Türkiye’de de bu yönde küçük ama umut verici adımlar var: okul seminerleri, gönüllü ilk yardım kursları, gençlik merkezlerinde kriz iletişimi eğitimleri.
Çünkü asıl mesele sadece 112’yi bilmek değil; o numarayı aramaya cesaret etmek.
Cinsiyetler arası denge: Analitik zeka + duygusal farkındalık
Bu konunun çözümünde iki yaklaşım birleşmeli:
- Erkeklerin analitik, çözüm odaklı bakışı: Sistemleri optimize eden, eğitimleri standardize eden, erişim süresini azaltan teknik akıl.
- Kadınların empatik, topluluk merkezli bakışı: İnsan hikâyelerini gören, iletişimi yumuşatan, güven duygusunu yeniden inşa eden duygusal akıl.
Bunlar birleştiğinde, 112 sadece bir numara değil, adaletin sesi haline gelir. Çünkü adalet, “herkesin yardım isteyebildiği bir toplum”la başlar.
Şimdi söz sizde forumdaşlar
- Siz hiç “aramalı mıyım, yoksa beklemeli miyim?” diye düşündünüz mü?
- Ambulans çağırırken veya çağrıldıktan sonra hissettiğiniz güven düzeyi neydi?
- Sizce kadınlar neden daha fazla çekiniyor, erkekler neden bazen geç kalıyor?
- 112 sistemini toplumsal adalet açısından nasıl geliştirebiliriz?
- Engelli, göçmen, LGBTİ+ bireyler için erişim nasıl eşitlenebilir?
Yorumlarınızı merak ediyorum. Çünkü bazen bir numarayı değil, birbirimizi aramayı öğrenmemiz gerekiyor.
Ve belki de gerçek “acil yardım”, tam da orada başlıyor.