İlk Türkiye Cumhuriyeti başvekili kimdir ?

Sarp

New member
[color=]“İlk Türkiye Cumhuriyeti Başvekili Kimdir?” – Güç, Toplum ve Eşitlik Üzerine Bir Yansıma

Merhaba değerli forum dostları,

Bugün sizlerle hem tarihe hem de toplumsal yapıya dokunan bir konuyu paylaşmak istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından sonra kurulan ilk hükümetin başında kim vardı? Elbette ki İsmet İnönü. Ancak bu soru yalnızca bir isimle değil, o dönemin sınıfsal, cinsiyet temelli ve kültürel dinamikleriyle anlam kazanıyor. Cumhuriyet’in ilk başvekili kimdi sorusuna tarihsel bir yanıt vermek kolay, ama o dönemin kimleri kapsayıp kimleri dışarıda bıraktığını konuşmak, bugünün dünyasına çok daha derin bir ayna tutuyor.

---

[color=]Bir Dönemin Ruhu: Cumhuriyet’in Kuruluşu ve Sınıfsal Gerçeklik

1923’te Cumhuriyet’in ilanı, yalnızca bir rejim değişikliği değil; toplumsal bir devrimdi. Osmanlı’nın hiyerarşik, erkek egemen ve sınıfa dayalı yapısı yerini, halk egemenliğini savunan bir sisteme bırakıyordu. Ancak bu yeni düzen, ideal anlamda “halkın iktidarı” olsa da, başlangıçta yönetici kadronun büyük bölümü asker kökenli erkeklerden oluşuyordu.

İsmet İnönü, Mustafa Kemal Atatürk’ün yakın silah arkadaşı, bir asker, aynı zamanda stratejik bir planlayıcıydı. Onun başvekilliği, genç Cumhuriyet’in disiplin, merkeziyetçilik ve yeniden yapılanma ilkeleriyle uyumlu bir karardı. Fakat bu tercih, aynı zamanda toplumun farklı sınıflarını ve kimliklerini karar mekanizmalarının dışında bıraktı.

Sosyolog Şerif Mardin’in “merkez-çevre” teorisine göre, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yönetici elit, modernleşmeyi yukarıdan aşağıya taşıyarak bir tür kültürel mühendislik uyguladı. Bu model başarıyla ulusal bir kimlik yarattı; ancak sınıfsal eşitsizliklerin gölgede kalmasına da yol açtı.

---

[color=]Toplumsal Cinsiyet Ekseninde: Kadınların Sessiz Emeği ve Görünmezliği

Cumhuriyet’in ilk yıllarında kadınlar, kamusal alanda daha fazla görünür olmaya başladı: eğitim, hukuk ve seçme-seçilme hakkı alanlarında büyük reformlar gerçekleştirildi. Ancak politik liderlik düzeyinde hâlâ kadın temsili neredeyse yoktu.

İsmet İnönü’nün başvekilliği döneminde kadınlar, “Cumhuriyet’in anneleri” olarak anılıyor, toplumun modernleşmesinde sembolik bir rol üstleniyordu. Fakat bu rol, “kamusal görünürlük” değil, “ahlaki rehberlik” üzerine kuruluydu.

Bir kadının parlamentoda yer alması 1935 seçimlerine kadar gerçekleşmedi.

Kadın tarihçisi Ayşe Durakbaşa’nın belirttiği gibi, Cumhuriyet kadınları modernleşmenin vitrininde yer alırken, karar alma mekanizmalarının dışında bırakıldı. Yani, Cumhuriyet modernleşmesi kadını özgürleştirirken, aynı zamanda devletin biçimlendirdiği bir kimliğe hapsetti.

Bu noktada forumdaki herkese sormak isterim:

> Sizce eşitlik, sadece fırsat eşitliğiyle mi sağlanır, yoksa temsil gücü de bu eşitliğin vazgeçilmez bir parçası mıdır?

---

[color=]Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı ve Kadınların Empatik Dönüştürücü Gücü

Erkek liderlerin Cumhuriyet’in ilk dönemindeki yaklaşımı çoğunlukla rasyonel, planlı ve ulusal güvenlik odaklıydı. Bu, savaşın yorgun düşürdüğü bir halk için gerekli bir stratejiydi. İsmet İnönü de bu anlayışın sembolüydü: Soğukkanlı, sistematik ve kurumsal bir liderlik tarzı.

Ancak bu rasyonalite, zaman zaman insani ve toplumsal duyarlılığın ikinci plana itilmesine neden oldu.

Kadınlar ise aynı dönemde eğitimci, hemşire, gazeteci ve sanatçı olarak topluma empati, dayanışma ve duygusal bağ kazandırdı. Yani erkeklerin kurduğu yapıyı kadınlar insanileştirdi.

Bu, cinsiyet temelli bir ayrım değil; farklı duygusal zekâ biçimlerinin topluma katkısıdır. Geleceğin liderlik anlayışı belki de bu iki yönün birleşiminde yatıyor:

Stratejik akıl ve empatik bağ.

---

[color=]Irk, Kimlik ve Cumhuriyet: Eşit Vatandaşlık İdeali

Cumhuriyet’in ilk yıllarında “Türk” kimliği, ulusal birlik fikrinin temel taşıydı. Ancak bu ideal, etnik çeşitliliğin bulunduğu bir coğrafyada, zaman zaman asimilasyoncu politikalarla sınandı.

İsmet İnönü döneminde uygulanan bazı politikalar (örneğin Şark Islahat Planı), modernleşme hedefleriyle birlikte kültürel homojenlik arayışını da beraberinde getirdi.

Bugün tarihsel belgeler incelendiğinde, bu politikaların niyeti ulusal birlik olsa da, sonuçları kimi gruplar için aidiyet krizleri doğurdu.

Bu noktada toplumsal eşitlik, sadece fırsat eşitliğiyle değil, kimliksel tanınmayla da ilgilidir.

> Geleceğin toplumlarında “eşitlik”, aynılaşmak mı olacak yoksa farklılıkların birlikte yaşama becerisi mi?

---

[color=]Sınıf Mücadelesi ve Erişim Eşitsizliği: Cumhuriyet’in Gölgedeki Gerçeği

Cumhuriyet dönemi reformları eğitimi, sanayiyi ve kamusal alanı dönüştürdü; ancak sınıfsal farklar tam olarak ortadan kalkmadı.

Kırsalda yaşayan halk ile kentli elit arasındaki ekonomik uçurum, özellikle 1930’larda belirginleşti.

Bu fark, yalnızca gelir düzeyinde değil, kültürel sermayede de hissediliyordu.

Bugün bile yapılan araştırmalar (TÜSES, 2023) Türkiye’de eğitim ve gelir düzeyinin politik katılım üzerinde doğrudan etkili olduğunu gösteriyor.

Cumhuriyet’in “herkes için eşit yurttaşlık” ideali, hâlâ ekonomik adaletle tamamlanmayı bekliyor.

---

[color=]Geleceğe Bakış: Eşitlikçi Bir Cumhuriyet Mümkün mü?

Geleceğin Cumhuriyetlerinde liderlik artık yalnızca bir kişinin değil, çoklu seslerin ortak vizyonu olacak.

Kadınlar, farklı etnik kökenlerden bireyler, farklı sınıflardan insanlar karar mekanizmalarının merkezinde yer alacak.

Bir “başvekil” değil, eşit sorumlulukla çalışan lider ekipleri çağındayız.

Yapay zekâ çağında bile temsil eşitliği konusu önemini yitirmeyecek; çünkü teknoloji tarafsız değil, onu yöneten zihinlerin yansımasıdır.

> O halde yeni sorumuz şu: Eşitliği yalnızca politikada mı aramalıyız, yoksa teknolojide, ekonomide ve hatta algoritmalarda da mı?

---

[color=]Sonuç: İsmet İnönü’den Bugüne – Gücün Dönüşen Anlamı

İsmet İnönü, Türkiye’nin ilk başvekili olarak kurumsal bir devletin temelini attı.

Ama onun liderliği, yalnızca bir dönemin değil, toplumun içindeki güç ilişkilerinin de sembolüydü.

Bugün o mirasın en önemli dersi şu olabilir: Gerçek güç, yalnızca yönetmekte değil, herkesin söz hakkına sahip olduğu bir düzen kurmakta gizlidir.

Cumhuriyet’in başvekili erkekti, ama Cumhuriyet’in kalbi kadınların, köylülerin, işçilerin ve görünmeyenlerin ellerindeydi.

Ve belki de asıl liderlik, tarihte adı yazılmayan o insanların sabrında saklıydı.

---

Kaynaklar:

- Şerif Mardin (2002). Merkez-Çevre İlişkileri ve Türk Modernleşmesi.

- Ayşe Durakbaşa (2018). Cumhuriyet Kadınları: Modernleşme ve Toplumsal Cinsiyet.

- TÜSES Sosyal Eşitlik Raporu (2023).

- UNESCO Gender Equality and Governance Report (2024).

- Kişisel araştırma notları ve tarihsel analizler (2020–2025).