Gastriti olanlar hangi çorbayı içebilir ?

Sarp

New member
Gastriti Olanlar Hangi Çorbayı İçebilir? Bir Akşam Sofrasından Başlayan Hikâye

O akşam sofrada tuhaf bir sessizlik vardı. Derya kaşığını yavaşça çorba kasesine daldırıyor, yüzünü buruşturuyordu. Oysa çorbayı annesi Sevim hazırlamıştı — zencefil kokulu, içine biraz da limon sıkılmış bir sebze çorbasıydı. Masanın diğer ucunda eşi Murat, gazeteyi bir kenara bırakıp dikkatle ona baktı. “Yine mi midene dokundu?” diye sordu. Derya derin bir nefes aldı. “Evet, Murat. Sanırım artık hiçbir çorbayı rahat içemiyorum.”

O anda farkında olmadan başladıkları konuşma, sadece bir midenin değil; geçmişten bugüne uzanan bir beslenme kültürünün, hatta insanlığın yemekle kurduğu ilişkinin hikâyesine dönüşecekti.

---

1. Bölüm: Mideyi Değil, Alışkanlıkları Tedavi Etmek

Derya uzun süredir gastrit şikâyeti çekiyordu. Doktoru, asitli ve baharatlı yiyeceklerden uzak durmasını, özellikle çorba gibi sıvı gıdaları dikkatle seçmesini söylemişti. Ancak “çorba” onun çocukluğunda sadece bir yemek değil, evin sıcaklığının simgesiydi.

Murat, mühendisliğin getirdiği analitik tavrıyla hemen bir plan yaptı: “Tamam, ben senin için mide dostu çorba reçeteleri araştırırım. Protein dengesi, pH seviyesi, lif oranı… Hepsini not ederim.”

Derya ise gülümsedi. “Murat, ben sadece mideme değil, ruhuma da iyi gelen bir çorba istiyorum.”

O an anlaşıldı ki, mesele yalnızca gastrit değil; bedenle ruh arasındaki dengeyi yeniden kurmaktı. Çünkü kimi zaman bir çorba sadece yemek değil, geçmişle bugünü birleştiren bir köprü olur.

---

2. Bölüm: Anneannemin Tenceresi – Tarihsel Bir Yolculuk

Ertesi gün Derya, anneannesinin eski tarif defterini açtı. Sayfalar arasında sararmış bir not: “Gastriti olanlar için: pirinç çorbası, havuçla yumuşat.”

O satırı görünce bir an gözleri doldu. Anneannesi 1940’larda Ege kasabasında yaşamış, savaş döneminde bile herkesi doyuran sade ama şifalı yemekler yapmıştı.

O zamanlar mide rahatsızlıkları “düşkünlük hastalığı” diye anılır, karabiberli et sularına karşı “yulaflı çorba” ya da “sade sebze suyu” önerilirdi. Geleneksel tıpta mideyi yatıştırmak için yulaf, pirinç, patates ve kabak en sık kullanılan malzemelerdi.

Derya düşündü: Belki de anneannesinin mutfağı, modern tıbbın bile kabul ettiği bir dengeyi sezgisel olarak keşfetmişti. Çünkü bugün bile diyetisyenler gastrit hastalarına “baharatsız, kremasız, hafif çorbalar” öneriyor. Bu, geçmişin bilgeliğinin bilime dönüşmüş hâliydi.

---

3. Bölüm: Midenin Felsefesi – Doğu ve Batı Arasında Bir Yolculuk

O akşam Murat internetten araştırdığı makaleleri masaya getirdi. “Bak,” dedi, “Japonya’da mide hastalıklarına karşı pirinç lapası ‘okayu’ kullanılıyor. Çin’de de zencefilli sebze suları mideyi koruyor.”

Derya şaşkınlıkla dinliyordu. “Yani dünyanın öbür ucunda bile insanlar mideyi ısıtmak, yormamak için benzer şeyler yapıyorlar?”

“Evet,” dedi Murat, “ve bu bize şunu gösteriyor: Gastrit aslında sadece bir sağlık sorunu değil, insanlığın yemekle kurduğu hız ilişkisine bir tepki.”

Bu cümle uzun süre Derya’nın aklından çıkmadı. Çünkü modern çağın telaşı, mideyi bile yoruyordu. Her şey hızlıydı; fast-food, kahve molaları, stres… Oysa anneannesinin tenceresi ağır ağır kaynardı.

Belki de gastritin gerçek çaresi “yavaşlamak”tı.

---

4. Bölüm: Şifanın Sofradaki Denge Hâli

Bir hafta sonra Derya mutfağa döndü. Bu kez Murat da yanında. Beraberce “mide dostu çorba”yı yeniden keşfetmeye karar verdiler.

Tencereye biraz zeytinyağı koydular. Soğan değil, sadece ince doğranmış kabak ve havuç eklendi. Ardından pirinç ve sıcak su… Sonra bir tutam yulaf.

Çorba kaynarken, evin içine huzurlu bir sessizlik doldu. Derya, “Bak, bu sadece çorba değil, bir uzlaşma,” dedi.

Murat, “Evet, senin hislerinle benim hesaplarım ilk kez aynı tencerede buluştu,” diye karşılık verdi.

Bu sahne, sadece bir çiftin değil, iki yaklaşımın buluşmasıydı: Empatiyle planın, duyguyla bilimin, kadınla erkeğin uyumu. Çünkü iyileşme sadece ilaçla değil; anlayışla başlıyordu.

---

5. Bölüm: Forumdaki Paylaşım – Bir Hikâyeden Daha Fazlası

Ertesi gün Derya hikâyesini forumda paylaştı. Yazısının altına şöyle bir not düştü:

> “Eğer gastritiniz varsa, mide dostu çorbalardan uzak durmayın. Ama önce kendinizi dinleyin. Çünkü herkesin midesi, kendi hikâyesini anlatır.”

Altına gelen yorumlar arasında biri özellikle dikkat çekiciydi:

> “Benim dedem de mide rahatsızlığı yaşardı. Her sabah bir kase yulaf çorbası içerdi. Belki de o yüzden 90 yaşına kadar yaşadı.”

Bir başkası şöyle yazdı:

> “Bu hikâyeyi okurken annemin ‘acele etme, önce çorbanı iç’ deyişini hatırladım. Belki de midemizi değil, tempomuzu düzeltmeliyiz.”

O paylaşım, forumda sadece bir sağlık tavsiyesi değil, yaşam temposuna dair bir farkındalık başlatmıştı.

---

6. Bölüm: Gastriti Olanlara Uygun Çorba Önerileri

Hikâyenin sonunda Derya, doktor onaylı birkaç tarifi de ekledi:

- Yulaflı Sebze Çorbası: Lif açısından zengin, mide asidini dengeleyici.

- Pirinç Çorbası (Anneanne Usulü): Yumuşak dokulu, sindirimi kolay.

- Kabak-Havuç Püresi Çorbası: Beta-karoten desteğiyle mide zarını korur.

- Tavuk Suyuna Şehriye (Soğansız): Hafif protein kaynağı, mideyi yormaz.

Ve not: “Asitli baharatlardan, kremalardan, domatesli karışımlardan uzak durun. Mide, nazik bir dosttur; onu zorlamayın.”

---

7. Bölüm: Hikâyenin Ardında Yatan Mesaj

Derya’nın hikâyesi aslında hepimizin hikâyesiydi.

Bir çorba tarifi ararken, insanın kendi bedenine kulak vermesini hatırlatıyordu.

Gastrit yalnızca mide iltihabı değil, stresin, hızın ve duygusal bastırmanın vücut diliydi.

Belki de her mide yanması, “Bir dur, nefes al, kendine iyi davran” diyen sessiz bir çağrıydı.

---

Son Söz: Sizce Şifa Nerededir?

Bir kase ılık çorba bazen ilaçtan güçlüdür; ama asıl şifayı çorbanın içinde değil, onu hazırlarken gösterilen sevgide buluruz.

Belki siz de bu akşam tencerenizi yavaşça karıştırırken, kendi hikâyenizi düşünürsünüz.

Sizce şifa mideyi mi, yoksa insanın iç dünyasını mı iyileştirmekten geçiyor?